Turgut Uyar Şiirlerinin Varoluşçuluk Bakış Açısından İncelenmesi
Özet
Varoluşçu yaklaşıma göre, insanın en temel ihtiyacı yaşamda bir anlam bulmaktır. İnsan, anlam arayışını özgür bir şekilde kendi bireyselliği içerisinde gerçekleştirir. Varoluşçuluğun ele aldığı temel konular; ölüm, yalnızlık, özgürlük, anlamsızlık ve sorumluluktur. Bu yazıda Turgut Uyar şiirleri bu temalar üzerinden incelenecektir. Turgut Uyar, İkinci Yeni akımına katılarak varoluşçuluktan etkilenmiş ve şiirlerini bu bakış açısı üzerine kaleme almıştır. O, şiirlerini bir bütün olarak görür ve sahaya yönelik şiirler meydana getirir. Bu yazının amacı Turgut Uyar’a ait
“Geyikli Gece”, “Uzak Kaderler İçin”, “Hiçsizliğe” “Sonnet” ve “Hayri Bey” şiirlerini yalnızlık, ölüm kaygısı, özgürlük, sorumluluk ve anlamsızlık temaları üzerinden incelemektir.
Anahtar Kelimeler: varoluşçuluk, Turgut Uyar
1. Giriş
Varoluşçuluk özü itibariyle insan varoluşunun anlamını ve insanın kendini gerçekleştirme olanaklarının bütününü ifade eden, yani insanı konu alan ve insana yönelen bir felsefi akımdır (Gül, 2014). Camus, Heidegger, Kierkegaard, Sartre, Nietzche gibi felsefi düşünürlerin varoluşçuluk akımından etkilendikleri görülmektedir. Varoluşçulara göre insan dünyaya anlam arayışını araştırmak için gelmiştir ve bu anlam arayışı bireysel deneyime dayanmaktadır. Varoluşçu yaklaşıma göre insanın en temel özelliği yaşamda anlam arayışı ve önemli olma duygusudur. Yalom, yaşamda anlam kaybını yaşamın gerçeği olarak tanımlamaktadır. Birey bu gerçekle karşılaştığında ise kaygı ve çatışma yaşamaktadır (Demir, 2021). Varoluşçu yaklaşımın ele aldığı temel konular ölüm kaygısı, yalnızlık, özgürlük, sorumluluk ve anlamsızlık olarak sıralanabilir. Bu yazıda da Turgut Uyar’ın şiirleri bu temalar üzerinden incelenecektir.
1.1. Varoluşçu Yaklaşım ve Turgut Uyar’ın Şiir Anlayışı
Turgut Uyar’ın şiir yaşamanın temeli İkinci Yeni dönemi ile başlamıştır. Yeniliğe açık bir yapısı olan Turgut Uyar da bu hareketin öncüleri arasındadır. İkinci Yeni dönemi, varoluşçu akımdan etkilenerek Uyar’ın şiir dünyasını şekillendirip, imaj dünyasını zenginleştiren bir edebi hareket olmuştur (Karataş, 2008).
Turgut Uyar, şiiri dizelere indirgemeyerek bir bütün olarak görmektedir ve şiiri her yönü ile işlenmesi, yontulması görüşünü savunur (Abukan, 2021). Geleneksel şiir hakkında derin bir bilgisi olmasının yanı sıra sahaya yönelik de şiirler kaleme alması onu çok yönlü kılmaktadır. Yani sürekli bir arayış içindedir. Turgut Uyarı’ın şiirlerinin ayırt edici özellikleri, imgeleri kullanarak okuyucuya özgün bir aktarım sunması ve varoluşsal, psikolojik sorunlara şiirlerinde değinmesidir (Abukan, 2021). Özetle, Turgut Uyar da varoluşçuluktan etkilenmiş ve şiirlerini bu bakış açısı ile kaleme almıştır.
Bu yazıda Turgut Uyar’a ait “Geyikli Gece”, “Uzak Kaderler İçin”, “Hiçsizliğe”, “Sonnet” ve “Hayri Bey” şiirleri, yalnızlık, ölüm kaygısı, özgürlük, sorumluluk ve anlamsızlık temaları üzerinden incelenecektir.
1.2.Yalnızlık
Felsefenin en köklü ontolojik sorularından biri olan yalnızlık duygusu insanın da en temel sorunlarından biridir. Heidegger’e göre insan, yalnız kaldığında birlikteliğin eksik formundadır. Yani, kalabalıklar içinde yalnız olmak demek birlikte olmanın eksik formu demektir (Geçtan,
1990). Turgut Uyar’ın “Hayri Bey” adlı şiirindeki şahsı geçen Hayri Bey benliği varoluşsal yalnızlığın farkındadır.
“Hatırla Hayri Bey
Hep yalnız kaldığımız.
Bu dünya kimin olsa bizim değildir.
Uzaktır bize
Bizim olmadıkça tepeden tırnağa” ….
“Hatırla her zaman yalnız kaldığımızı.
Bir gemi kalksın, senin uysal
Başkaldırmanı götürsün.
Draç’tan beyrut’a bir gemi navlunsuz götürsün.
Anılman her zaman bir sızı olsun uzakta.
Çok uzakta.
Tabancalı Hayri Bey Çok uzakta.
Hep yalnız kaldığımız”
Hayri Bey karakteri yalnızlığını dünya içinde başkaları ile birlikte olduğunda duyumsamaktadır. Yani yalnızlığını başkaları üzerinden değerlendirir. Yalnızlığı insanlara ve nesnelere sirayet etmektedir. “Hep yalnız kaldığımız” dizesi tek başınalığı ve çaresizliği hatırlatmaktadır.
Kişisel birleşme durumundan vazgeçme, bütün korku ve güçsüzlükle varoluşsal yalnızlık ile karşılaşma anlamına gelmektedir. Rank’a göre birleşme-yalıtım ikilemi en büyük varoluşumsal gelişimsel görevdir. Doğum, iyice gömülü olunan bir yerden dışarı çıkmanın sembolüdür. Yani, bebek doğarken hayattan korkmaktadır (Demir, 2021). Varoluşçu yaklaşıma göre, benlik kendi varoluşunda yalnızdır. Hiç kimse bir başkasının düşüncelerini veya duygularını yaşayamaz. Fakat yalnızlık sevgi yolu ile yalnızlık acısını telafi edebilir. Yani ilişkiler temel ve evrensel yalnızlığı hafifletmektedir. Fakat hiçbir ilişki yalnızlığı yok edemez. Yalom (2001), varoluştaki yalnızlığımızı kabul edebilir ve kararlılıkla yüzleşebilirsek başkalarına sevgi ile yönelebileceğimizi söyler (Demir, 2021).
“Varoluş özden önce gelir” (Sartre, 1985: 94) sözünü benimseyen varoluşçular, insanın içini kemiren yalnızlık duygusunun içsel bir aydınlanma olduğunu dile getirir. Yani, insan kökten kendi yalnızlığını kavrarsa, kendi varoluşunu kavrayabilir (Şahin, 2019). Uyar’ın “Hayri Bey” şiirinde de kökten yalnızlığı özünde bütün huzursuzluk ve tutunamayışlarının temel sebebidir. Öte yandan, yalnızlık kendini kavramasını ve kendi özgürlüğünü kanıksamasını sağlamaktadır. Yani, sonuç olarak “Hayri Bey” şiiri varoluşsal yalnızlığı Hayri Bey üzerinden insanın en büyük çıkmazı olarak ele alınmıştır.
Öte yandan, Uyar’ın “Sonnet” adlı şiirinde yalnızlık benliğe bir başkaldırı, özgürlüğün kaybı olarak ele alınmıştır:
“Bilmem rengi nasıldır, boyu ne kadar.
Biçen her kimse yıllardır yanlış biçiyor.
Bir elbise ki, alabildiğine dar..
Nedir bir türlü sırrını anlamadık, Kimdir bizimle böyle şaka ediyor,
Hangi cebini karıştırsan yalnızlık..
Uyar, bu dizelerde yalnızlık kavramını kabullenmek yerine, kendi benliğine karşı bir tehdit olarak görmektedir. “Hangi cebini karıştırsan” yalnızlık sözleri şairin yalnızlığa itilmişliğine bir başkaldırıdır. Yani, Uyar bu şiirde “Hayri Bey” şiirinin aksine, yalnızlığı insanı sarmalayan bir sorun olarak görmektedir. Kendi yalnızlığını gideremediği için de özgürlüğü kısıtlanmaktadır ve bu duruma başkaldırır.
1.3. Ölüm
Heidegger’e göre ölüm, fiziksel olarak tehdit edicidir ancak ölümü düşünmek rahatlatıcıdır. Ölümün fiziksellik insanı tahrip etse de ölüm fikri onu korur (Demir, 2021). Heidegger, insanın iki farklı biçimde var olduğu görüşündedir: 1) varoluşun “dalgınlık” durumu ve 2) varoluşun “farkındalık” durumu (Geçtan, 1990 :183). Varoluşun dalgınlık durumunda, insan, kendini yaşamın günlük olaylarının içine bırakır. Rastgele konuşmalarla vakit geçirirken, ötekilerin dünyasında kaybolur. Öte yandan, varoluşun farkındalığını yaşayan kişi, işlerin nasıl işlediğine değil, oluşu ile ilgilenir. Kendini var etmiş ve var etmekte olduğunun farkında olarak otantik bir yaşam sürer. Sınırlarını, imkanlarını genişleterek mutlak özgürlükle ve hiçe indirgenme riskiyle yüzleşir. Bunlarla yüzleşmenin kaygısını da yaşar, ancak böyle bir varoluş içinde kendini değiştirme gücü bulur.
Turgut Uyar, “Uzak Kaderler” şiirinde genel anlamıyla ölümü kabullenmektedir. Bunu şiirin adından da anlayabiliriz. Yani, varoluşunun farkındalığını yaşayarak, öte yandan ölümle de yüzleşerek ölüm kaygısı yaşar. Heidegger’e göre yaşamı otantik bir biçimde sürdürebilmek ölümün kaçınılmazlığı sayesinde gerçekleştirilir. Şairin yaşadığı yeri ve kaderini terk etme isteği aşağıdaki dizelerde de görüldüğü üzere ölüm hissini çağrıştırmaktadır.
“Bir gün, bir yağmurla garip garip
Çoluğu çocuğu terk edeceğim
Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım
Alıp başımı gideceğim.”
…
“Bir gün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz, bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim.”
Var olmamak ya da hiçlik varoluşçu psikiyatrinin ilgilendiği en önemli sorunlardan bir tanesidir. Çünkü var olmamak, var olmanın ayrılmaz bir parçasıdır ve var olmanın anlamını kavrayabilmek, yok olmanın her an mümkün olabileceğini kavrayabilmiş olmayı içerir. İnsan, doğmuş olduğunu ve bir gün öleceğini bilen tek canlıdır ve bu gerçek, onu anlamlı yaşayıp yaşayamadığı konusunda kaygılandırır (Geçtan, 1990: 41).
“Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.
Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm..”
Uyar yukarıdaki dizelerde söylediği gibi hayatını anlamlı yaşayıp yaşamadığını değerlendirmiştir. Yaşamın derdini çeken hüzünlü bir insan portresi vardır. Sonuç olarak, “Uzak Kaderler İçin” şiirinde kaçış temasının altında ölüm temasını barındırmaktadır. Turgut Uyar, ölümü kabullenerek kendi varoluşundan yabancılaşmak yerine bu durumu kabullenerek ölüm kaygısını hafiflettiğini söyleyebiliriz.
1.4. Özgürlük / Sorumluluk
Varoluşçuluğun temel dayanağı kişinin kendi tanımını belirleyerek, bir seçme özgürlüğüne sahip olmasıdır (Şişman, 2015). Sartre’a göre birey özgürlükten kaçamaz. Bir insan kendi seçimlerinin sorumluluğunu aldığı takdirde eylemlerinden ders çıkarabilir ve hatta yaşamın anlamını keşfedebilir (Demir, 2021). Sartre için sorumlu olmak, bir olayın ya da bir şeyin tek yaratıcısı olmaktır. Yani, insan sorumluluğun farkına varabilirse, kendi yolunu, duygularını, yaşamındaki zorlukları veya acılarını kendisi yaratabilir (Geçtan, 1990: 191).
“Geyikli Gece” şiirinde seçme özgürlüğüne sahip insanların, bu seçimlerinden doğan ikilem dile getirilmiştir:
“Bir yandan, toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut döğüşerek
Geyikli geceyi kurtardık”
İnsanın kendi varlığına şekil vererek kendisini değiştirmesi yaptığı seçimler ile mümkündür (Şişman, 2015). İlk dizelerde dile getirilen “Toprağı sürdük” sözleri, içinde bulundukları düzenin bir parçası olduklarını kabul ettiklerini göstermektedir. Fakat, bu düzene karşı gelerek, kendilerini gerçekleştirmek için yani özgürlük amacı ile düzenin, dişlilerin dışına çıkan insanlar vardır. Geyikli geceyi gladyatörlerden, dişlilerden ve büyük şehirlerden kurtarmaları yaptıkları seçimin sorumluluğunu aldıklarının bir göstergesidir.
“Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden”
Geyikli geceye sahip insanlar kimsesiz gibi gözükse de içlerinde bir umut vardır. Çünkü bu insanlar için “Geyikli gecenin” var olduğunu bilmek onları sevindirmektedir. Böylelikle özgürce seçimler yaparak, varoluşlarını gerçekleştirebilirler. Her istediklerinde kaçıp gidebilecekleri, caddelerde gezerek, şarap içerek özgürce dolaşabildikleri bir kendilik mekanına sahiptirler. Sartre’ın de dediği gibi sorumluluk, bir olay ve bir şeyin karşı koyulamayan yaratıcısı olmak demektir. Yani, onlar için “Geyikli Gece” kendi hayatlarının sorumluluklarını alarak yarattıkları bir yerdir.
1.5.Anlamsızlık
Varoluşçu psikoterapinin önemli isimlerinden Viktor E. Frankl da çağımızın en büyük nevrozunu yaşamda anlam bulamama olduğunu belirtmektedir. İnsanlar, yaşamlarına anlam katacak ve uğruna yaşayacakları bir şeylerin arayışı içindedir (Frankl, 2019). Frank’a göre (2019), bu nevrozların çoğu köken bakımından “noojenik”tir ve hayattaki anlamsızlıktan doğmaktadır. Frankl (2019) iki anlamsızlık semptomunun var olduğunu söyler. Bunlar varoluşsal nevroz ve varoluşsal boşluktur. Varoluşsal boşluk yaygın bir olgudur ve can sıkıntısı, duygusuzluk ve boşluk gibi öznel durumlarla nitelendirilirler.
Turgut Uyar “Hiçsizliğe” adlı şiirinde inançsal olarak bir anlamsızlık yani varoluşsal boşluk içerisindedir. Yani, Tanrı’yı hiçsizleştirerek Tanrı’nın anlamını ve değerini yıkar, yok sayar. Bu durumu aşağıdaki dizelerde görebiliriz:
“Tanrı sen ne kadar güzelsin bir hiç olarak”
Yani, Turgut Uyar için Tanrı bir tutunma veya dayanak noktası değil, aksine hiçsizliktir.
Yaşamına anlam katacağı, uğruna yaşayacağı bir şey değildir.
2. Sonuç
Varoluşçu felsefe, insanın nihai anlam arayışını ve kendisini gerçekleştirmesini insanı bir bütün olarak ele alarak, insanın özüne yönelerek gerçekleştirir. Bunu, ölüm, yalnızlık, özgürlük, sorumluluk, anlamsızlık gibi temalara oturtarak insanın bireyselliği içerisinde özgür bir şekilde yapar. Turgut Uyar’ın şiirlerine baktığımızda da temel konu insandır. İnsanı varoluşsal açıdan incelemiş ve bunu şiirlerinde yansıtmıştır. Bazen ölümü kabullenerek varoluşunu gerçekleştirmiş, bazense yalnızlığını fark ederek kendi özgürlüğünü içselleştirmiştir. Sonuç olarak, Turgut Uyar şiirlerinde insanın özüne inerek, nihai anlam arayışını sürdürmektedir.
Kaynakça
Abukan, M. (2021). Turgut Uyar’ın çok üşümek şiiri üzerine bir tahlil denemesi. Söylem Psikoloji Dergisi, 6 (1), 92-101.
Demir, V. (2021). Varoluşçu terapi açısından: Bir sex bağımlılığı olgu çalışması [Powerpoint slides].
Frankl, V.E. (2019). İnsanın anlam arayışı. (Çev. S. Budak). İstanbul: Okuyan Us Yayın Eğitim
Danışmanlık. (Orijinal yayın tarihi, 2009)
Geçtan, E. (1990). Varoluş ve psikiyatri. İstanbul: Remzi Kitabevi
Gül, F. (2014). Varoluşçu felsefenin Türk düşünce hayatındaki yansımaları. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dersgisi, 18, 27-32.
Karataş, T. (2008). İkinci yeni. İkinci Yeni Şiir. 224-232
Şahin, V. (2019). Turgut Uyar’ın şiirlerinde ben ve ötekinin yalnızlık itkisi. Journal of Turkish Language and Literature, 5 (3), 501-521.