Sınır Kişilik Bozukluğu Teşhisi Almış Kişilerin Kişilerarası İlişkilerinde Duygu Düzenleme Stratejileri
Özet:
Sınır kişilik bozukluğu (SKB) benlik imgesi, dürtüsellik, kişilerarası yaygın problemler, duygu düzenlemede istikrarsızlık örüntüsü gösteren psikiyatrik bir rahatsızlıktır. SKB’nin etiyolojisinde bütünsel yaklaşım ön plandadır ve hastalık biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin birbirleri ile etkileşimine dayanarak gelişmektedir. Güncel birçok çalışma, sınır kişilik bozukluğunda duygu düzenlemedeki zorlukların kişilerarası ilişkilerde problemlerle ilişkisini ampirik kanıtlarla göstermektedir. Bu makalenin amacı, sınır kişilik bozukluğu teşhisi almış kişilerin kişilerarası ilişkilerinde sağlıklı kişilere göre kendini ve başkalarını suçlama, felaketleştirme gibi daha çok adaptif olmayan duygu düzenleme stratejileri kullandığını varsaymaktadır. Alanyazın incelendiğinde birçok araştırma öne sürülen hipotezi destekler niteliktedir. Yani, SKB’li bireyler için duygusal deneyimleri düzenleme zorluğu kişilerarası etkileşimde kilit mekanizma olarak kabul edilmiş ve kişilerarası işlevsellikle ilgili sorunları açıklamaktadır. Araştırmacılar sınır kişilik bozukluğundaki duygu düzenleme zorluğu içerisinde olan ve bunun sonucunda da kişilerarası problemler yaşayan kişiler için, işlevsiz duygu düzenleme stratejilerini değiştirmek ve yerine pozitif duygu düzenleme stratejileri koymak için bilişsel davranışçı müdahaleler önermektedir.
Anahtar kelimeler: sınır kişilik bozukluğu, duygu düzenleme stratejileri, kişilerarası problemler
1.Giriş
.Sınır Kişilik Bozukluğu
Sınır kişilik bozukluğu, ergenlik veya erken erişkinlik döneminde başlayan duygulanım, benlik imgesi, dürtüsellik ve kişilerarası yaygın düzensizlik gösteren ilişkiler gibi duygusal, bilişsel ve davranışsal bozukluklar içeren psikiyatrik bir rahatsızlıktır (APA, 2013). Özünde duygu sisteminde ciddi bir düzensizlik olan bir zihinsel bozukluk olarak ele alınır ve hastalar duygu düzenleme, dürtü kontrolü, kişilerarası ilişkiler ve benlik imajında belirli bir istikrarsızlık örüntüsü gösterirler (Linehan ve ark., 2014).
Sınır kişilik bozukluğu gösteren bireylerin davranışlarını sadece uyum veya uyumsuzluk açısından ele almak yerine, altta yatan nedenleri anlamaya çalışmak, bozukluğun tedavi kısmında ruh sağlığı çalışanlarına kolaylık sağlayabilir. Psikodinamik yaklaşıma göre, Kernberg (1984), sınır kişilik bozukluğu gösteren bireylerin ilkel savunma mekanizmalarını (bölme, yansıtmalı özdeşim, ilkel yansıtma, inkâr, ilkel idealleştirme ve değersizleştirme) kullanılmasının sebebini doğuştan gelen veya sonraki süreçlerde engellenmelerinin neticesinde meydana gelen aşırı saldırganlık ve benlik kavramının kaygıyla baş etmedeki özel bir beceri eksikliği olarak açıklamıştır.
Kişilik bozuklukların bilişsel teorisine göre, sınır kişilik bozukluğundaki duygu düzenleme, dürtüsellik ve zayıf kişilerarası ilişkiler gibi semptomların en azından kısmen çevresel uyaranların önyargılı değerlendirilmesine ve yorumlanmasına yol açan bilişsel şemalardan kaynaklanmaktadır (Beck & Freeman, 1990; Beck, Freeman, & Davis, 2004; akt., Barnow ve ark., 2009). Buradan yola çıkarak üç temel şemaya karşılık gelen SKB için tipik olarak altı inanç kümesi ortaya çıkmıştır. Bu inançlar yalnızlık, sevilmeme, başkaları tarafından reddedilme ve terk edilme, kendini kötü görme ve cezalandırılmaları gerektiğini hissetmedir (Barnow, 2009).
Öte yandan, tek bir bakış açısından bakmak yerine, Paris (1994), sınır kişilik bozukluğunun etiyolojisini açıklamada biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörleri ve birbirleri ile etkileşimine dayanan biyopsikososyal model öne sürmüştür. Biyolojik faktörlerin doğasının net olmaması ile beraber, dürtüsellik ve duygusal kararsızlığın SKB için temel boyutlar olduğu hipotezi test edilebilir. Psikolojik risk faktörleri; travma, erken ayrılma veya kayıp ve anormal ebeveynlik olarak sıralanmıştır (Paris, 1994). Örneğin, çocukluk çağı cinsel istismarının, depresyon, intihar eğilimi, madde kötüye kullanımı, yakın ilişkilerdeki sorunlar ve yeniden mağduriyet dahil olmak üzere sınırda patolojiye uzun vadeli etkisi olduğu (Browne ve Finkelhor, 1986) ve sınır kişilik bozukluğunda kadın oranın yüksek olmasının, çocukların cinsel istismarında cinsiyet farklılıklarıyla açıklanabileceği de varsayılmaktadır (Stone, 1990). Porter ve arkadaşlarının (2019) yaptığı yakın zamanlı meta-analiz çalışmasının bulguları göstermektedir ki, SKB’li hastaların diğer psikiyatrik bozukluğu olan hastalara göre çocukluk çağı travması deneyimlerini bildirme olasılığı daha yüksektir ve SKB’li hastalar klinik olmayan gruba göre çocukluk çağı travma öykülerini 13 kattan fazla bildirmişlerdir. Ayrıca, çocukluk çağı travması ile SKB özellikleri arasındaki ilişkiyi inceleyen güncel bir araştırmaya göre hem güvensiz bağlanmanın hem de uyumsuz duygu düzenleme stratejileri ortak aracı rolüne sahiptir. Bu da sınır kişilik özelliklere sahip bireylerin klinik tedavisine temel oluşturabilmektedir (Peng ve ark., 2020).
Son olarak sosyal risk faktörleri ise diğer risk faktörleri ile etkileşime girerek, SKB’nin gelişimdeki etkileri için eşiklerini azaltır. Ancak sınır kişilik bozukluğunun gelişebilmesi için biyopsikososyal modelin öne sürdüğü gibi tüm risk faktörlerinin kombinasyonunu içeren bir ortam gereklidir (Paris, 1994).
.Sınır Kişilik Bozukluğunda Duygu Düzenleme Zorlukları
Sınır kişilik bozukluğu olan hastalarda duygularını düzenleyememe temel bir semptom olarak kabul edilir (Linehan, 2014; Barnow et al.,2009, Barnow et al., 2011). Linehan’ın (2014) sınır kişilik bozukluğu için geliştirdiği biyososyal teoriye göre, duygu düzenleme bozukluğu, duygusal kırılganlık olarak adlandırılan aşırı duyarlı ve aşırı tepkisel bir duygusal tepki sistemine yatkınlıktan ve işlevsiz duygu düzenleme stratejilerinin daha yüksek kullanımından dolayı gelişir. Teori, yüksek duygusallıkla doğan bir çocuğun, duygu düzenleme gelişiminde biyolojik ve psikolojik değişikliklere yol açabilecek ve sonuç olarak sınırda kişilik bozukluğu geliştirmek için daha büyük bir risk altında olduğunu söyler (Linehan, 2014). Buna ek olarak, görüntüleme tekniklerini uygulayan hacimsel çalışmalar BPD katılımcılarında daha küçük frontal loblar olduğunu göstermektedir (Lyoo, Han, & Cho, 1998; akt., Austin ve ark..,2007). Yani, hipokampus ve amigdala, duygusal uyaranların işlenmesinde ve bunlara yanıt verilmesinde yer aldığından, hacimsel azalmaların bir sonucu, BPD bireylerinin yaşadığı duygu düzenlemedeki zorluklarla ilgili olabilir (Auistin ve ark., 2007).
Duygu düzenleme zorlukları literatürüne bakıldığında duygu düzenleme zorluklarını ölçen iki ana ölçeğin öne çıktığı görülmektedir. Bunlar; Catanzaro ve Mearns’nın (1990) “Negatif Duygudurum Düzenleme Ölçeği (NMR”) ve Gratz ve Roomer’in (2004) geliştirdiği “Duygu Düzenleme Güçlükleri Ölçeği (DERS)”dir. DERS’in boyutları; (a) farkındalık ve duyguların anlaşılması; (b) duyguların kabulü; (c) amaca yönelik davranışlarda bulunma yeteneği ve olumsuz duygular yaşarken dürtüsel davranışlardan kaçınma ve (d) etkili olarak algılanan duygu düzenleme stratejilerine erişim olmak üzere dört boyuttan oluşmaktadır.
Literatürde Garnefski ve Kraaij (2007) tarafından geliştirilmiş bilişsel duygu düzenleme stratejileri ölçeği (CERQ) de yer almaktadır. CERQ içinde teorik ve ampirik temelde dokuz bilişsel duygu düzenleme stratejisi ayırt edilmiştir. Bu alt boyutlar kendini suçlama, kabul, ruminasyon, pozitif yeniden odaklama, planlamaya yeniden odaklanma, olumlu yeniden değerlendirme, perspektif içine koymak, felaketleştirme ve başkalarını suçlamaktır.
Literatürde birçok araştırma Gross (1999) tarafından önerilen duygu düzenleme süreç modeline, odaklanmıştır. Örneğin Moyal ve arkadaşları (2014) klinik uygulamalarda duygu düzenleme için yeniden değerlendirme, dikkati dağıtma ve etiketleme gibi bilişsel stratejiler önermişlerdir. Diğer araştırmalar ise Linehan’ın biyososyal modeli ile duygu düzenlemeye odaklanmıştır. Araştırmaların çoğu, duygusal tepkilerin kabul edilmemesi, hedefe yönelik davranışlarda bulunmada zorluk, dürtü kontrol güçlükleri, duygusal farkındalık eksikliği, duygu düzenleme stratejilerine sınırlı erişim ve duygusal netlik eksikliği gibi duygu düzenleme eksikliklerini değerlendirir. (Bornovalova ve ark., 2008; Chapman ve ark., 2008). Sauthward ve arkadaşları (2020), yürüttükleri araştırmada sınır kişilik bozukluğu tanısı almış kişilerin, majör depresif bozukluk veya kontrol grup olarak sınıflandırılanlara kıyasla, uyumsuz duygu düzenleme stratejilerini aşırı kullandıklarını ve duygu düzenleme stratejilerinin daha düşük kalitede uyguladıklarına dair meta-analitik kanıtlar bulmuşlardır. Bununla birlikte, az sayıda çalışma bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin etkilerini incelemiş ve sınır kişilik bozukluğu teşhisi almış kişilerin sağlıklı kontrol grubu ve karma anksiyete ve depresif bozukluğu grubu ile karşılaştırıldığında daha uyumsuz bilişsel stratejiler kullandığını bulmuştur. (Daros ve ark., 2018).
Daros ve arkadaşlarının (2019) yaptıkları meta analiz çalışmasında, sınır kişilik bozukluğu semptomları düşük olan bireylere ve sağlıklı kontrol grubuna kıyasla, yüksek SKB semptomları olan bireylerde en sık çalışılan duygu düzenleme stratejilerinden altısını sistematik olarak gözden geçirmişlerdir. 93 benzersin çalışmadan ve 213 farklı etki büyüklüğü tahmininden elde edilen sonuçlar, SKB semptomlarının olumsuz duygulanımı azaltmada daha etkili olduğu düşünülen bilişsel yeniden değerlendirme, problem çözme ve kabullenme gibi duygu düzenleme stratejilerinin daha az sıklıkta kullanımına işaret ederken, olumsuz duygulanımı azaltmada daha az etkili olduğu düşünülen bastırma, ruminasyon ve kaçınma gibi duygu düzenleme stratejilerinin daha sık kullanıldığını göstermektedir.
Sonuç olarak duygu düzenleme kavramının modeller üzerinden yorumlayan ve ölçülebilir özelliklerini vurgulayan bakış açılarından bahsedilmiştir.
.Sınır Kişilik Bozukluğunda Kişilerarası Deneyimler
Literatüre bakıldığında kişilik bozukluklarının çoğu belirli kişilerarası sorun örüntüleri ile ilişkili olsa da sınır kişilik bozukluğu için böyle bir ilişki yoktur (Leichsenring ve ark., 2011). Bir başka ifade ile SKB çok çeşitli kişilerarası problemle ilişkilidir (Leichsenring ve ark, 2011; Salzer ve ark., 2013). Salzer ve arkadaşları (2013) sınır kişilik bozukluğu tanısı almış 228 hasta üzerinde SKB’nin içerisinde farklı karakteristik kişilerarası örüntülerin olup olmadığını ve bu örüntülerin semptom sorunu ve terapötik ittifak ile nasıl ilişkili olduğunu incelemişlerdir. Bu kişilerarası örüntüler “Kincil”, “Orta İtaatkar”, “Kendine Güvenmeyen”, “Sömürülebilir” ve “Sosyal Olarak Kaçıngan” olmak üzere beş ayrı gruba ayırılmıştır. Gruplar, kişilerarası problem, kişilerarası farklılaşma ve genel semptomların şiddeti açısından önemli ölçüde farklılık göstermektedir (Salzer ve ark., 2013). Örneğin, “Kendine Güvenmeyen” grubundaki hastalar, diğer kümelerle karşılaştırıldığında en yüksek düzeyde kişilerarası sıkıntı ve genel semptom şiddeti sergilemektedir. Ayrıca, ağırlıklı olarak sosyal olarak kaçınma örüntüsüne sahip hastalar, ortalama düzeyde kişilerarası sıkıntı bildirmelerine rağmen, yüksek düzeyde genel semptom şiddeti yaşamaktadırlar.
Wright ve arkadaşları (2013) 1 yıl boyunca kişilerarası problemlerin istikrarsızlığıyla ilişkili olarak sınır kişilik patolojisini inceledikleri boylamsal çalışmada, kişilerarası sorunların ciddiyeti ve tarzı arasında ayrım yaparak, SKB özelliklerinin yüksek ve istikrarlı kişilerarası işlev bozukluğu ile ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca, sınır patolojisinin zaman içinde kişilerarası problemlerin ifadesindeki kararsızlıkla bağlantılı olduğunu da bulmuşlardır (Wright, 2013).
Kişilik bozukluklarına bilişsel teori temelinde ele alarak kişilerarası probleme değinilen bir araştırma ise (Barnow, 2009) SKB’nin olumsuz bir kişilerarası değerlendirme yanlılığı ile ilişkili olduğunu öne sürmektedir. SKB’li bireyler sağlıklı kontrol grubuna göre daha olumsuz ve agresif, depresif gruba göre ise daha agresif ve daha az olumlu olarak değerlendirilmişlerdir (Barnow, 2009). Araştırmacılara göre, SKB teşhisi almış kişiler sıklıkla çocuklukta cinsel, fiziksel veya duygusal istismarı veya fiziksel, duygusal ihmali içeren birçok olumsuz kişilerarası deneyimleri içerebilir. Bu da SKB’nin gelişiminde biyopsikososyal modelin önemini tekrar hatırlatmaktadır.
Öte yandan, literatürde neredeyse sınır kişilik patolojisine sahip bireylerin romantik ilişkilerindeki davranış ve tutumlarını inceleyen bir çalışma yoktur. Bouchard ve arkadaşları (2009) SKB’den muzdarip olan çiftler ve klinik olmayan kontrol grubundaki çiftleri karşılaştırdıkları çalışmada ilişki içerisindeki bağlanma durumunu, iletişim tarzını, yakın şiddeti ve çift uyumunu araştırmışlardır (Bouchard ve ark., 2009). Sonuçlar, SKB’den muzdarip olan çiftlerin klinik olmayan gruba göre, daha düşük evlilik doyumu, daha yüksek bağlanma güvensizliği, daha fazla talep ve çekilme iletişim sorunları ve daha yüksek düzeyde şiddet içerdiğini ortaya koymaktadır.
.Sınır Kişilik Bozukluğunda Kişilerarası Problemler ve Duygu Düzenleme Stratejileri
Duygu düzenleme sorunlarının yanı sıra kişilerarası sorunlar ile SKB arasındaki ilişki literatürde vurgulanmıştır (Wright ve ark., 2013; Leichsenring ve ark, 2011; Salzer ve ark., 2013). Güncel birçok çalışma, sınır kişilik bozukluğunda duygu düzenlemedeki zorlukların kişilerarası ilişkilerde problemlerle ilişkisini ampirik kanıtlarla göstermektedir (Her ve ark., 2014; Akyunus ve ark, 2018; Euler ve ark., 2019). Herr ve arkadaşları (2012), sınırda kişilik bozukluğu semptomlarının kişilerarası problemlerle doğrudan ilişkili olduğunu bulmalarının yanı sıra, duygu düzenlemedeki zorlukların bu ilişkiyi tam olarak açıkladığını ileri sürmüşlerdir. Ayrıca, Akyunus ve arkadaşlarının (2018) sınır kişilik inançlarına sahip 648 gönüllü katılımcı üzerinde yürüttükleri çalışma duygu düzenleme stratejilerinin sıklıkla kullanılması, tekrarlayan kişilerarası problemlerde önemli bir role sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin yapılan paralel aracı analizi sonuçlarına göre kendini ve başkalarını suçlama ve felaketleştirme gibi olumsuz bilişsel duygu düzenle stratejileri sınırda kişilik inançlarıyla önemli ölçüde ilişkili bulunmuş ancak diğer aracılar kontrol edildiğinde ruminasyonun olmadığını ortaya koymuştur (Akyunus ve ark., 2018).
Yukarıdaki çalışmalara ek olarak Euler ve arkadaşları (2019) SKB’li 210 hasta üzerinde yürüttükleri çalışmada kişilerarası sorunları yordama bağlamında duygu düzenleme zorlukları, dürtüsellik ve zihinselleştirme zorlukları arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Yazarlar SKB’li bireylerin tedavisinde duygu düzenlemeye ve zihinselleştirmeye odaklanmanın kişilerarası problemler üzerinde birbirleriyle bağlantılı faydalı etkilere sahip olabileceğini savunmaktadırlar.
2. Sonuç ve Tartışma
Sonuç olarak, duygu düzenleme güçlüklerinin sınır kişilik bozukluğuna sahip bireylerde daha fazla kişilerarası sorun yaşayabileceği önceki çalışmalar tarafından desteklenmiştir. Bir başka ifadeyle, duygu düzenleme güçlükleri SKB’li bireyler için kişilerarası etkileşimde kilit mekanizma olarak kabul edilmektedir. Bu makalenin temel beklentisi, sınır kişilik bozukluğu teşhisi almış kişilerin kişilerarası ilişkilerinde sağlıklı kişilere göre kendini ve başkalarını suçlama, felaketleştirme gibi daha çok adaptif olmayan duygu düzenleme stratejileri kullandıklarını göstermektedir. Yapılan önceki çalışmalar, yoğun duygusal deneyimleri düzenleme zorluğunun kişilerarası işlevsellikle ilgili sorunları açıkladığını öne sürerek bu çalışmanın hipotezini desteklemektedir.
Mevcut çalışmanın bulguları potansiyel olarak klinik sonuçlara sahiptir. Literatürde birçok araştırma sınır kişilik bozukluğun tedavisinde özellikle bilişsel davranışçı terapi ekolünün daha iyi bir psikoterapi sonucu ortaya koyacağını öne sürmektedir (Barnow, 2009; Akyunus, 2018). Linehan (2014) sınır kişilik bozukluğundaki duygu düzenleme zorluklarının tedavisi için Diyalektik Davranışçı Terapi (DDT) modeli geliştirmiştir. Ampirik bulgular gerçekten de DDT becerilerinin kullanımının SKB tedavilerinde depresyon, öfke düzenleme ve intihar davranışındaki değişiklikleri açıkladığını göstermektedir ve bu sebeple davranışsal beceriler muhtemelen duygu düzenleme bozukluğu için güçlü bir değişim mekanizmasıdır (Linehan, 2014). Sınır kişilik ile ilişkili işlevsiz inançların, kendini ve başkalarını suçlamak ve kişilerarası zorluklar yaşayan bireylerde felaketleştirme yoluyla sürdürüldüğü ve yoğunlaştığı ileri sürülmektedir. Klinisyenler sınır kişilik inançlarına sahip ve kişilerarası zorluklar yaşayan bireylerle çalışırken bu olumsuz bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin kullanımından vazgeçmeye öncelik vermeleri daha iyidir (Akyunus, 2018). Böylelikle kişilerarası problemlerde pozitif bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin kullanımı artabilir ve sınır kişilik inançlarındaki uyumsuz örüntü süreç içerisinde iyileşebilir.
Kaynakça
Akyunus, M., Gencoz, T., Karaköse, S. (2018). The mediator role of negative cognitive emotion regulation strategies between interpersonal problems and borderline personality beliefs. Journal of Rational-Emotive & Cognitive-Behavior Therapy, 39, 322-334.
American Psychiatric Association. (2013). Somatic Symptom and Related Disorders. In Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
Austin, M.A., Riniolo, T.C., Porges, S.W. (2007). Borderline personality disorder and emotion regulation: insights from the polyvagal theory. Brain and Cognition, 65, 69-76.
Barnow, S., Stopsack, M., Grabe, H.J., Meinke,C., Spitzer, C., Kronmüller, K., Sieswerda, S.(2009). Interpersonal evaluation bias in borderline personality disorder. Behaviour Research an Therapy,47, 359-365.
Bornovalova, M. A.; Gratz, K. L.; Daughters, S. B.; Nick, B.; Delany-Brumsey, A.; Lynch, T. R.; Lejuez, C. W. A. (2008). Multimodel assessment of the relationship between emotion dysregulation and borderline personality disorder among inner city substance users in residential treatment. Journal of Psychiatric Researcy, 42, 717-726.
Bouchard, S., Sabourin, S., Lussier, Y., Villeneuve, E. (2009). Relationship quality and stability in couples when one partner suffers from borderline personality disorder. Journal of Marital and Family Therapy, 35 (4), 446-455.
Browne, A., Finkelhor, D. (1986). Impact of child sexual abuse: areview of the literature. Psychological Bulletin, 99, 66-77.
Chapman, A. L.; Leung, D. W.; Lynch, T. R. (2008). Impulsivity and emotion dysregulation in borderline personality disorder. Journal of Personality Disorders. 22(2), 148-164.
Daros, A.R., Guevara, M.A., Uliaszek, A.A., McMain, S.F., Ruocco, A.C. (2018). Cognitive emotion regulation strategies in borderline personality disorder: diagnostiic comparisons and associations with potentially harmful behaviors. Psychopathology, 51, 83-95.
Daros, A.R., Williams, G.E. A meta-analysis and systematic review of emotion-regulation strategies in borderline personality disorder. Harvard Review of Psychiatry, 27(4), 217- 232.
Euler, S., Nolte, T., Constantinou, M., Griem, J., Montague, P.R., Fonagy, P. (2019). Interpersonal problems in borderline personality disorder: associations with mentalizing, emotion regulation and impulsiveness. Journal of Personality Disorders, 33.
Garnefski, N., & Kraaij, V. (2007). The cognitive emotion regulation questionnaire. psychometric features and prospective relationships with depression and anxiety in adults. European Journal Of Psychological Assessment, 23, 141-149.
Gratz, K.L., Roemer, L. Multidimensional assessment of emotion regulation and dysregulation: development, factor structure, and initial validation of the difficulties in emotion regulation scale. Journal of Psychopathology and Behavioral Assessment, 26 (1).
Gross, J.J. (1999). Emotion regulation: past, present, future. Cognition and Emotion, 13 (5), 551- 573.
Herr, N.R., Rosenthal, Z., Geiger, P.J., Erikson, K. (2013). Difficulties with emotion regulation mediate the relationship between borderline personality disorder symptom severity and interpersonal problems. Personality and Mental Health, 7 (3). 191-202.
Kernberg OF. Severe Personality Disorders: Psychotherapeutic Strategies. New Haven, CT: Yale University Press; 1984.
Leichsenring, F., Leibing, E., Kruse, J. (2011). Borderline personality disorder. The Lancet, 377 (9759), 74-84.
Moyal, N., Henik, A., Anholt, G.E. (2014). Cognitive strategies to regulate emotions-current evidence and future directions. Frontiers in Psychology, 4 (1019).
Neacsiu, A. D., Bohus, M., & Linehan, M. M. (2014). Dialectical behavior therapy: An intervention for emotion dysregulation. J. J. Gross (Ed.), Handbook of emotion regulation içinde. 491–507.ss). The Guilford Press.
Paris, J. (1994). The etiology of borderline personality disorder. Psychiatry, 57(4), 316-325.
Peng, W., Liu, Z., Liu, Q., Chu, J., Zheng, H., Wang, J., Wei, H., Zhong, M., Ling, Y., Yi, J. (2020). Insecure attachment and maladaptive emotion regulation mediating the relationship between childhood trauma and borderline personality features. Depression and Anxiety. 1-12.
Porter, C., Branitsky, A., Mansell, W., Warwick, H., Varese, F. (2019). Childhood adversity and borderline personality disorder: a meta-analysis. Acta Psychiatrica Scandinavica, 141 (1). 6-20.
Salzer, S., Streeck, U., Jaeger, U., Masuhr, O., Warwas, J., Leichsenring, F., Leibing, E. (2013). Patterns of interpersonal problems in borderline personality disorder. The Journal of Nervous and Mental Disease, 201(2).
Southward, M.W., Cheavens, J.S. (2020). Quality or quantity? A multistudy analysis of emotion regulation skills deficits associated with borderline personality disorder. Personal Disorder, 11 (1), 24-35.
Wright, A.G.C., Hallquist, M.N., Beeney, J.E., Pilkonis, P.A. (2013). Borderline personality pathology and the stability of interpersonal problems. Journal of Abnormal Psychology, 122 (4), 1094-1100.